Gebelik dönemi bazı anne adayları için aile olmanın, hayata yeni bir can getirmenin heycanı olurken bazı anne adayları için ise istenmeyen veya beklenilmeyen bir gebelik sosyal problemler, ekonomik geçim kaygıları arasında bir durum olabilir.
Gebelik kendi başlı başına bir duygulanım süreci iken beraberinde ki olumsuz koşullarda gebelik ve cinselliği etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkabilir.
Gelişmekte olan bir ülke olarak mevcut durumda bile cinselliğin bir ‘ tabu’ olarak görülmesi hele ki türlü endişelerin olduğu bir ortamda gebelik döneminde ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gebelik ve cinselliği konuşurken dikkat edilmesi gereken annenin gebelikle uyum sağlamaya çalıştığı ve uyumlu olduğu dönemleri göz önüne almak ve değerlendirmektir.
Birinci trimester:
İlk 3 aylık dönem içerisinde anne adaylarının cinsel ilişki sıklığında azalma vardır. Bu dönemde gastrik distres, bulantı-kusma, yorgunluk, uykuya yönelim, genel fiziksel rahatsızlık, meme ve vaginal rahatsızlık cinsel isteğin azalmasına yol açan ana faktörlerdir.
Bazı gebelerde tiksinme, eşinin normal vücut ve nefes kokularına bile tahammül edemeyecek kadar ileri boyutlarda olabilir.
Cinsel ilginin azalması semptomların derecesiyle ilişkilidir. Salgı artışı, fiziksel ve estetik sorunlar fiziksel aktiviteyi sınırlayabilir. Bebeğe zarar verme ve çocuğu düşürme korkusu da cinsel isteği azaltmaktadır. Bazı anne adaylarında ise doğum kontrolü gerekmediği için istek artışı olabilir.
İkinci trimester:
İkinci 3 aylık dönem cinsel aktivite için en uygun zamandır. Gebenin, hamileliğin fiziksel değişikliklerine uyum sağladığı yorgunluk, bulantı-kusma gibi şikayetlerin azaldığı ve pelvik kanlanmanın daha da arttığı bir dönemdir.
Anne adayı artık gebe olduğu gerçeğini ve hayatına getireceği değişiklikleri kabullenmiştir. İlk 3 ay içerisinde ki yakınmalardan kurtulan ve psikolojik olarak gebeliğe uyum sağlayan gebede cinsel ilişkiye ilginin artar.
Üçüncü trimester:
İkinci üç aylık dönemle birlikte azalan fiziksel şikayetler bu dönemde rahmin büyümesine paralel olarak tekrar ortaya çıkabilir. Yorgunluk, halsizlik, mide problemleri, solunum sıkıntısı, pelvik ligament ağrıları, sık idrara çıkma, memelerden süt gelmesi gibi belirtiler, cinsel ilişki ve orgazm sırasında ortaya çıkan güçlü uterus kasılmaları libidonun azalmasına, anne adayını cinselliği ikinci plana atmasına neden olabilir.
Beklenen doğum tarihi yaklaştıkça enfeksiyon korkusu, doğumda ağrı duyma korkusu ve anormal bir durum olacağı korkusu gibi faktörler eklenir. Bazı çiftler gebeliğin geç döneminde koitusun erken doğuma neden olacağını düşünür
Normal bir gebelikte orgazm ile birlikte görülen rahim kasılmalarının hiçbir zararı ve tehlikesi yoktur. Bu kasılmalar erken doğum eyleminin başlamasına neden olmamaktadır.
Cinsel ilişkinin gebelikte enfeksiyona neden olup bebeğe zarar vereceği inancı yanlıştır. Çünkü rahim ağzın kalın bir mukus tıkacı ile kapalıdır ve bakterilerin rahim içerisine girişine izin vermez. Amnios kesesi, amnion sıvısı ile birlikte travmalara ve basınçlara karşı son derece dayanıklıdır,
Klasik olarak, eski bilgilerimizde ilk üç ayda düşükleri önlemek, son haftalarda da enfeksiyonu önlemek için cinsel birleşme yasaklanmaktaydı. Günümüz modern tıbbında cinselliğe engel oluşturacak tıbbi problemler olmadıkça gebelik süresince hatta son güne kadar cinsel ilişki devam edebilir.
Gebelikte hangi durumlarda cinsel birliktelik kısıtlanmalıdır?
– Önceki gebelikte tekrarlayan düşük
– Erken doğum tehdidi
– Servikal yetmezlik
– Şimdiki gebeliğinde düşük tehdidi
– Erken membran rüptürü
– Vaginal kanama
– Genital bölgede enfeksiyon
– Eşte cinsel yolla bulaşan enfeksiyon olmasıdır
Bebeklerinde ağır gelişme geriliği olan veya başka nedenlerle fetal distres gelişme riski yüksek olan anne adaylarının da doktorlarının belirlediği bir dönemden itibaren cinsel ilişkide bulunmamaları gerekmektedir.